27 Nisan 2014 Pazar

Soğuk suya girmek - Nasıl yazıyorum? #11


ABD'den döneli 4 hafta oldu ama ben bir türlü eski verimliliğimi yakalayamadım. Yazmayı erteledikçe tekrar aynı ritmi yakalamak daha da zorlaşıyor. Alison Miller bu durumla ilgili Finish Your Dissertation Once and for All!'da çok güzel bir benzetme yapıyor. Yazmaya başlamayı soğuk bir havuza girmeye benzetiyor. Önünüzde iki seçenek var. Ya suya atlayacak ve teninizin ilk suya değdiği andan sonra bir kaç dakika sıkıntı yaşayacak ama sonunda alışacak ve kendinizi rahatlamış hissedeceksiniz, ya da suya girişinizi uzatarak sıkıntıyı da uzatacaksınız. Yazmaya başlamayı büyük bir ihtimalle, hele de uzun zamandır yazmamışsanız,  ilgili ya da ilgisiz işler yaparak uzattıkça uzatıyorsunuz. En azından ben öyle yapıyorum. Yani suya hemen dalmamayı seçiyor ve acıyı uzattıkça uzatıyorum. Halbuki hemen yazmaya başlamak, ilk zamanlar sıkıntılı olsa da sonrasında daha verimli bir çalışmayı getirecek. Başta yaşadığınız sıkıntıyı unutacaksınız ve gün geçtikçe yazmaya başlamak daha da kolaylaşacak.

Peki dalışı kolaylaştırmak için hangi stratejileri uygulayabiliriz? Benim daha önceki deneyimlerim gösterdi ki özellikle ertesi gün ne yapacağımı bir gece önceden planlamak ve sabah uyandıktan hemen sonra neler yazacağımı düşünmek motivasyonumu artırıyor. Yine bu teknikleri uygulayarak kendimi hemen yazmaya başlamaya şartlamayı düşünüyorum. Sizin için hangi teknikler işe yarıyor?



23 Nisan 2014 Çarşamba

Yazı uygulamaları

Lifehacker'ın yazı yazmanızı kolaylaştıracak bilgisayar ve mobil uygulamaları listesine göz atmanızı tavsiye ederim. Ben Scrivener'ı denemek için bilgisayarıma indirdim. Beğenirsem sizlerle de paylaşacağım. Sizin kullandığınız uygulamalar hangileri?

22 Nisan 2014 Salı

Yaptıklarım listesi - Nasıl yazıyorum? #10



Hepimizin bir yapılacaklar listesi vardır. Bazen listedekilerin hepsini yapıp gün sonunda rahat bir uyku çekeriz, bazen de bu liste uzar da uzar ve sanki gün sonunda hiç bir şey yapmamış gibi umutsuzluk içine gireriz. Benim uykularım kaçar hep böyle durumlarda. Geçen gün arkadaşlarımdan biri "yaptıklarım listesi" tutmamı önerdi. Yaptıklarımı gün boyunca bir liste olarak yazarak gün sonunda küçük ya da büyük bir şeyler yapmış olmanın rahatlığını hissedebileceğim. Listenin uzamasıyla motivasyonumun artması ise cabası. İnternette kısa bir araştırma yaptım ve evet, bir çok kişi bu yöntemi kullanıyor ve işe yaradığını söylüyor. Sizin tercihiniz hangisi? Yapacaklarım mı, yoksa yaptıklarım listesi mi?

Siz yine de yapılacaklar listesini tercih ediyorsaniz, arkasındaki psikolojik süreçle ilgili olarak Brainpickings'in A Brief History of the To-Do List and the Psychology of Its Success'ini okumanızı tavsiye ederim.

18 Nisan 2014 Cuma

16 Nisan 2014 Çarşamba

Waffle


Yıllar önce bana bir tost makinesi hediye edildi. Izgara ve waffle da yapabiliyor aparatları değiştirilerek. İlk zamanlar bir iki defa denedim, tutturamadım waffle hamurunu. Ben de vazgeçtim yapmaktan. Sadece tost yapıyordum kendisiyle. Ta ki bugüne kadar. Bir heves waffle plakalarını çıkardım, taktım ve bu tarifi biraz değiştirerek yapmaya koyuldum. Bu waffle'lar sade; yani ne tatlı ne de tuzlu. İstediğiniz şekilde tatlandırabilirsiniz. Biz akşam yemeğinde üzerine sos ve sebzelerle beraber yedik. Peynir, jambon, mantar, ıspanak, vs. de eminim çok yakışır. Hatta küçük parçalara bölerek kanepe olarak da servis edilebilir ya da içi açılıp istenilen malzemelerle doldurulabilir. Tatlı seçenekleri saymaya gerek yok diye düşünüyorum :)

Malzemeler:

  • 250 gr. un
  • 2 yumurta
  • 1 paket kuru maya
  • 375 ml süt
  • 75 gr. tereyağı
  • bir tutam tuz

Yapılışı:

  1. Unu eleyin. Mayayı karıştırın.
  2. Yumurtaları, erimiş tereyağını, tuzu ekleyin. Ilık sütü yavaş yavaş karıştırın.
  3. Hazırladığınız karışımı 1,5 saat bekletin.
  4. İyice ısıtılmış tavaya ya da waffle makinasına istediğiniz kalınlıkta dökerek pişirin.

Notlar:

  • Bu malzemelerle 9 tane waffle elde ettim ama sizin makinanızın/tavanızın boyutuna ya da dökme kalınlığınıza göre değişebilir.
  • Bize 9 waffle çok geldi. Kalanları dondurucuya kaldırmayı ve canımız istediğinde ekmek kızartma makinesinde çözdürmeyi planlıyorum.
  • Tatlı olarak yemeyi planlıyorsanız içine vanilya, rom, likör ya da meyve aromaları koyabilir, tuzlu istiyorsanız taze otlar ya da baharatlar karıştırabilirsiniz.
  • Maya hassas bir konu. Markaya göre değişiyor kullanım şekilleri, tavsiyeleri. Elinizdeki paketin üzerindeki kullanım talimatlarına uyun. Benim anlattığımla uyuşmuyorsa siz paketin üzerinde yazdığı şekilde kullanın. Miktarı da yine un ölçüsüne uyarlayın.


13 Nisan 2014 Pazar

Ne okuyorsunuz? - Nasıl yazıyorum? #9


Kaleminizi güçlendirmek için okumanın öneminden bahsetmiştim daha önce. Ama ne okuyacaksınız? Hangi tür eserler yazı kabiliyetinizi artıracak? Pat Thomson ne yazmak istiyorsanız onu okumanızı tavsiye ediyor. Hangi türde yazı yazacaksanız, o tür içinde bulabildiğiniz en geniş yazar ve tarz yelpazesindeki eserleri okumalı, bunların içinden size en yakın hissettiğiniz yazarları seçmeli ve takip etmelisiniz. Tabii ki bu yeni yazarlara ya da farklı türlere kendinizi kapatmanız demek değil, ancak bir yazar (ya da yazar adayı) iyi yazılmış eserleri diğerlerinden ayırt edebilmeli, bunları analiz edebilmeli ve öğrendiklerini kendi yazılarına uyarlayabilmeli. 

7 Nisan 2014 Pazartesi

Sesli okumak - Nasıl yazıyorum? #8


PhD2Published'den herkesin işine yarayacak bir tavsiye daha: Yazdıklarınızı sesli okuyun. Sanırım en son ilkokulda sesli okumuştum, hatta sesli okumazsam daha hızlı okuyabileceğimi söylemişti öğretmenim. Sesli okumamak, bir yandan "okumayı" içselleştirdiğimizin ifadesiydi. Ama bu sefer durum farklı. Sesli okumak, anlam bozukluklarınının, olgunlaşmamış fikirlerin ve yerine oturmayan bağlantıların farkına varmanızı sağlayacak. Aynı zamanda, yeni fikirlerin ve daha düzgün ve güzel ifade biçimlerin ortaya çıkmasına da imkan sağlayabilir. Başka birinin yazdıklarınızı sesli okuması hatta daha bile iyi. Metin okuma (TTS - Text to speech) uygulamaları bu anlamda kurtarıcı. İşletim sisteminize ve kullandığınız yazılıma göre ayarlarınızı yapın ve bilgisayarın size yazdıklarınızı okumasını sağlayın. Ayrıca, kendi okumanızı kaydedip dinlerken düzeltmeleri yapmak da size zaman kazandırabilir.

3 Nisan 2014 Perşembe

"Boeuf Bourguignon" Şarap soslu et yahni


Uzun zamandır tarif vermedim. Hem seyahatte olmamın, hem de kendimi teze vermemin etkisi büyük. Seyahatten sonra bir türlü tezime başlayamadığım için sanırım blog kaçamak oluyor benim için. Bir yandan da tekrar "yazmaya" başlamak için ısınma turları.

Bu yemek aslında bildiğiniz kış yemeği ama bizim buzlukta tüketilmesi gereken "bourguignon"luk et olunca yapmak şart oldu. Biz hafif ılık, ekmek arasında sandviç yaparak yedik. Havalar da güzelleştiğine göre bu şekliyle akşam üstü parkta yapılacak piknikler için ideal :) Normalde yanına taglıatelle makarna çok yakışıyor. Patates püresi ve pilav da eminim yanında çok güzel olur.

Boeuf bourguignon, Fransa'nın Bourgogne bölgesinin bir yemeği. Normalde ikinci ve üçüncü kalite denen, kıkırdaklı, jelatini bol ucuz etlerden yapılıyor, yani aslında çok ekonomik bir yemek. Kullanılan etler ise sığırın gerdan, döş ya da incik eti. Karışık olursa daha da iyi. Kısa süreli pişirilecek olsa sert kalacak bu etler, uzun süre pişince dağılacak hale geliyor. Ne kadar uzun süre pişirirseniz o kadar yumuşak, o kadar lezzetli olacak.


Malzemeler:


  • 500 gr. "bourguignon"luk et (gerdan, döş, incik ya da hepsinden karışık)
  • 2 çorba kaşığı zeytinyağı
  • 1 soğan
  • 2 domates (püre haline getirilmiş)
  • 3 havuç
  • 2 diş sarımsak
  • 200 ml. kırmızı şarap (en ucuzundan, hatta içimini beğenmediğiniz evdeki şarabı bu şekilde değerlendirin derim ben. Fransızların hepsi öyle yapıyor :)
  • Defne yaprağı
  • Kekik
  • 1 karanfil
  • Tuz
  • Karabiber
  • İsteğe göre 1 su bardağı et suyu*


Yapılışı:


  1. Tercihen demir döküm bir tencerenin içinde 1 kaşık zeytinyağını kızdırın ve etleri ilave edin. Mühürleninceye kadar çevirerek pişirin.
  2. Etleri tencereden alın ve 1 yemek kaşığı zeytinyağı daha ekleyin. Kıyılmış soğanı, doğranmış havuçları ekleyin, çevirerek 2 dakika kadar pişirin. Üzerine domates püresini, tuzu ve biberi ekleyin. 2 dakika daha pişirin.
  3. Karışıma şarabı ekleyin ve 5 dakika kadar çektirin.
  4. Şarap 1/3 kadar hacim kaybettikten sonra tencereye etleri ekleyin.
  5. Defne yaprağı, kekik, 1 karanfili de ekleyerek kapağı kapalı olarak en az 2-2,5 saat kısık ateşte pişirin. Etler iyice yumuşayıp parçalanmaya başladığında pişmiştir.


Notlar

  • Neden bourguignon'luk et diyorum? Burada etler süpermarkette pişirme şekillerine göre paketlenmiş haliyle de bulunuyor. Benim kullandığım gerdan ve dos karışımı bir paketti.
  • Ben slowcooker kullandığım ve yemek pişerken hiç su kaybı olmadığı için et suyu eklemedim. Siz normal tencerede pişirecekseniz 1 şu bardağı kadar eklemenizde fayda var.
  • Bizim etler 5 saat kadar pisti, havuçlar ve et iyice karamelize oldu, suyunun büyük bir bölümünü çekti. Eğer bu kadar uzun pişirmek için vaktiniz varsa yapmaya değer ama yoksa da 2 saatlik pişirme de yeterli olacaktır.
  • Benim tarifim oldukça yağsız gördüğünüz gibi. Normalde bacon denilen yağlı domuz eti de kullanılıyor bu tarifte. Biz yağ kullanımı konusunda dikkatli davranıyoruz bu aralar. Siz isterseniz tereyağı ekleyerek biraz daha zenginleştirebilirsiniz bu yemeği.
  • Bu tarife 250 gr. kadar mantar da eklenebilir. Mantar koyacaksanız en başta mantarları kavurup suyunu çektirin ve kenara aldıktan sonra etleri tencerede kavurun. Ayrıca bir kaç kereviz sapı da ekleyebilirsiniz.
  • Bu yemek bir kaç gün önceden hazırlanırsa daha da güzelleşiyor.




1 Nisan 2014 Salı

Yabancı bir dilde yazıyorsanız... - Nasıl yazıyorum? #7


Bugünün tavsiyesi Patricia Goodson'ın Becoming an Academic Writer kitabından. Eğer ana dilinizden başka bir dilde yazıyorsanız, muhtemelen bir kelimenin o dilde karşılığı aklınıza gelmediğinde yazmayı bırakıp ya sözlükten ya da internetten karşılığını aramaya başlıyorsunuz. İngilizce veya Fransızca yazdığımda sürekli başıma gelen bir durum. Tabii ki her seferinde kendimi internette amaçsızca dolaşırken ya da sözlüğü başka şeyler için karıştırırken buluyorum ve yazmayı bırakıyorum. Dikkatim de dağılıyor, ne yazacağımı unutuyorum. Bu nedenle, Patricia Goodson bir kelimenin karşılığı aklınıza gelmediğinde ana dilinizde o kelimeyi yazmanızı ve sadece düzeltmeleri yaparken sözlükten karşılığını bulup yazmanızı tavsiye ediyor. Böylece hem yazmanız kesintiye uğramayacak, hem de dikkatiniz dağılmayacak.