29 Eylül 2014 Pazartesi

PhDometer - Nasıl yazıyorum? #14

Uzun bir aradan sonra "Nasıl yazıyorum?" serisine kısa da olsa yeni bir yazı ve uygulamayla devam.



PhDometer, PhD2Published'in geliştirdiği, bir dönem ücretsiz olarak indirilebilen, şimdi ise 2.99£'a satın alabileceğiniz bir uygulama. Uzun süre ben de direndim almamak için ama bir süredir yazma konusunda sıkıntılar yaşadığım için daha fazla dayanamadım. Bu uygulamanın diğer kelime sayaçlarından farkı yazarken ya da düzeltme yaparken sildiğiniz kelimeleri de kelime sayınıza eklemesi. Sayfalarca yazıp sonra silen, tabiri caizse destanlar yazıp düzeltme yaparken kuş gibi bırakan benim gibiler için moral anlamında büyük destek. Belki yazıyı bitirdiğinizde bu kelimeler ve çalışmalarınız görünmüyor olabilir, ama günlük yazma kapasitenizi görebilmek açısından önemli. Üstelik ne kadar sürede kaç sözcük yazdığınızı da gösteriyor uygulama. Ayarlarınızı belli bir kelime sayısına ulaşınca sizi uyarmasını sağlayacak şekilde yapabilir ya da sadece çalışma sürenizi göstermesini sağlayabilirsiniz. Bence tek eksiği, her gün yazdığınız kelime sayısını ve çalıştığınız süreyi hafızasında tutmuyor oluşu. Eğer bunların kaydını tutmak istiyorsanız, Twitter'da paylaşabilir, bir deftere yazabilir ya da Excel'de tablo hazırlayabilirsiniz.
İsmi sizi yanıltmasın. Sadece tez yazan doktora öğrencileri ya da akademisyenler için değil, bence yazma projeleri olan herkesin fayda sağlayabileceği bir uygulama. Böyle bir ihtiyacınız varsa denemenizi tavsiye ederim. İleriki zamanlarda tekrar ücretsiz indirme imkanı olursa mutlaka blogdan duyurusunu yapacağım.

İyi yazmalar :)

Not: Hani olur da merak ederseniz: Bu uygulamayı kendi imkanlarımla edindim. Bu yazı reklam amaçlı yazılmadı ve ben karşılığında hiçbir ücret almadım. Önerilerim sadece kendi deneyimlerime dayanıyor.

12 Eylül 2014 Cuma

"Sefer tası savaşçıları"

Okullar açıldı kimileri için, kimileri için açılacak. Üniversitede şanslı bir öğrenciydim, çünkü okulumun yemekhanesi ucuz ve güzel yemekleri ile ünlü bir yemekhaneydi. Ama şimdilerde ofisim olmadığı ve zamanımın büyük bir kısmını kütüphanelerde geçirdiğim için öğle yemekleri başlı başına bir sıkıntı. Her gün kafeteryalardan sandwich ve benzeri şeyler yemek hem cebe, hem de sağlığa zararlı. Bu yüzden bir süredir sefer tası yapıyorum. Onun da içine ne koyacağınız, nasıl taşıyacağınız, sağlıklı öğünler hazırlamak isteyenler için başlı başına bir uğraş. Ben de yemeklerimi biraz daha çeşitlendirmek ve daha sağlıklı hale getirmek için 15 Eylül'de başlayacak olan Nourish Real Food'un 30 gün boyunca Sefer tası yapma programına (30-Day Lunchbox Building Challenge) katılmaya karar verdim. Her zaman gittiğim kütüphane 21 Eylül'e kadar kapalı, ama uygun kütüphane arayışlarım devam ediyor. Bu yüzden, 21 Eylül'e kadar her gün yapamasam da kalan 3 hafta boyunca her hafta en az 4 sefer tası yapacağım kendime. Tabii Nourish Real Food'un kurallarına ve önerilerine de uyarak. Türkiye'de esnaf lokantaları gibi bir olgu olduğu için hem ucuz, hem de çeşitli yemek seçeneklerine ulaşmak mümkün, ama ne kadar sağlıklı ve belirli beslenme şekillerine uygun, orası tartışılır. O yüzden, okula ya da işe kendi hazırladığı yemekleri götürmek ve programa katılmak isteyen ya da benim ihtiyacım yok ama bir göz atmak isterim diyen olursa Nourish Real Food'un email listesine ya da bu program için kurduğu Facebook grubuna üye olabilirsiniz. Hatta yarına kadar Amazon üzerinden ücretsiz olarak Kindle kitabına da sahip olabilirsiniz. Benim sefer taslarım ise Tumblr adresimde olacak. :)


7 Eylül 2014 Pazar

Bir defter hikayesi #2 - Tarif defteri

Bir baktım Ağustos ayı bitivermiş, benim yeni yazı yazma planlarım tatil ve hastalık nedeniyle suya düşüvermiş. Instagram'dan blog yazısı hazırladığımı görmüş ve yazı bir türlü gelmeyince merak etmiş olabilirsiniz. Nedenini rehavet olarak özetleyelim ve yazımıza geçelim.


Bu yazı bir tanıtım yazısı değil, bir defter hikayesi. Bu bloga başladığımda aslında ne kadar çok defterim olduğunu ve bu defterlerin çoğunu benim almadığımı fark ettim. Evet, defterlerimin çoğu hediye. Arkadaşlarım sanırım benim defter ve yazma sevgimi benden önce fark etmişler. İşin ilginç tarafı ise bu arkadaşlarımın birbirinden tamamen habersiz olması. Yani, nereye gidersem gideyim benimle tanışan kişilere yazma isteğimi ve sevgimi yansıtıyorum herhalde.

Bu sefer size bu hediye defterlerden birinden bahsedeceğim. Fotoğraflarda sıkça gördüğünüz bu turuncu deri kapaklı, zilli defterden.

İsviçre'ye öğrenci olarak ilk geldiğimde bir öğrenci yurdunda kalmaya başladım. Herkesin ayrı bir odası vardı ama mutfağımız ortaktı. Dezavantajları çok olsa da mutfağın ortak olması, bizim yeni arkadaşlar edinmemize, kaynaşmamıza ve yabancı öğrenciler olarak "yalnız" olduğumuz bu ülkede yalnızlığımızı bir nebze de olsa gidermemize yardımcı oluyordu.
İlk senemde o mutfak sayesinde bir çok yeni arkadaş edindim ve bu arkadaşlıklar ne mutlu ki yollarımız şu anda ayrı olsa da devam ediyor. Ortak mutfağımız sayesinde başka ülkelerin mutfaklarını, kültürlerini, insanlarını tanıma fırsatım oldu. İlk yılın sonunda yurttan ayrılan arkadaşlarımdan birinin hediyesi bu defter.

Hediye eden arkadaşım pasta yapmayı çok sever. Arkadaş grubumuzdan birinin doğum günü varsa pastayı hep o hazırlardı. Beraber bir çok kere pasta yaptık, ondan çok şey öğrendim. Ve arkadaşım yurttan ayrılırken bu defteri hediye etti bana. Ama hediye ettiği sadece bir defter değildi. İçine beraber yaptığımız ya da onun bize yaptığı ve bizim çok beğendiğimiz tarifleri ve yemek yapma ile ilgili sözler de yazmıştı. Elime alıp da sayfalarını karıştırdığımda duyduğum sevinci anlatmam mümkün değil. Arkadaşım ayrılıyor olabilirdi, ama bana beraber geçirdiğimiz anları her zaman canlı tutacak ve yanımdan ayırmayacağım bir hediye vermişti.


Evet, bu defter benim tarif defterim oldu. İnternette her türlü zevke hitap eden, nerede olursanız olun ulaşabileceğiniz, sayısız yemek blogu var ve belki de artık kimse tarif defteri tutmuyor. Ama ben hala beğendiğim yemekleri, tarifleri not ediyorum. Defterimi her açışımda arkadaşımı anmam da cabası.

Defterler başlı başına güzel hediyeler zaten, ama hediye edeceğiniz kişi ve onunla ilişkinizi düşünerek özelleştirirseniz bu onları bin kat daha güzelleştiriyor bence. Defterler boş kalmasın, ama mutlaka hikayeleri de olsun :)