26 Ekim 2015 Pazartesi

Kasım ayı kapıda! #NaNoWriMo ve #AcWriMo için hazır mısınız?



Herkese selamlar,

Kasım ayı kapıda! ve NaNoWriMo zamanı! Eğer blogu bir süredir takip ediyorsanız, geçen sene de ABD'de düzenlenen National Novel Writing Month (NaNoWriMo - Ulusal Roman Yazma Ayı)'na katıldığımı ve tezimi bu şekilde yazdığımı biliyorsunuz. Tez bitti :) ama yazma tabii ki bitmedi! Ben bu kasım ayında da Nanowrimo, daha doğrusu onun akademik versiyonu olan AcWriMo'ya katılacağım. Eğer sınırlarınızı zorlamak ve yazmak istiyorsanız siz de bana katılabilirsiniz. Detaylar için aşağıdaki iki yazıma bakmayı unutmayın ve sorularınız varsa bu yazının altına yorum bırakın. Elimden geldiğince cevap vereceğim.

Yazmak istiyor ama nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, daha önce iki ay boyunca uyguladığım yazma rutini yazılarına da göz atabilirsiniz. Ben her gün blog yazısı yazmayacağım bu sefer, ama her gün bloga girerek ve ilgili blog yazısını takip ederek siz de yazma rutininizi oluşturabilirsiniz. Sorularınız olursa cevaplamak için burada olacağım.

Defterler, kalemler hazırlasın! Hep beraber yazıyoruz!


NaNoWriMo ya da AcWriMo için:

- #AcWriMo başlıyor!
- #AcWriMo Planım - Nasıl yazıyorum? 16

Yazma rutini yazıları için:

- Haziran 2014 hazırlık yazıları:
1. Yeni ay, yeni alışkanlıklar - Yazma rutini oluşturmaya var mısınız?
2. Neden ve nasıl yazacağız? - 5 soru ve cevapla yazma rutinine genel bakış

- Haziran 2014 ilk yazısı: Neden yazıyoruz? Yazma rutini/2 adım 1
(Takip eden günlerde de diğer adımları bulacaksınız. İlk yazma rutininde ne yazdığımı merak ederseniz her yazı sonundaki bağlantıya tıklamanız yeterli.)

- Bütün yazma stratejilerine ulaşmak için: Yazma stratejileri

28 Eylül 2015 Pazartesi

Başucumda kitap #2 - Yaz Okuma Şenliği Son Raporu

Herkese selamlar,

İlk yarıdan sonra hızım yavaşladı, seçtiğim kitapların da etkisiyle ne yazık ki istediğim kadar okuma yapamadım. Son yarıda 4 kitap, 959 sayfa okudum,  toplamda 12 kitap, 2516 sayfa. 19. kategoriden aldığım ekstra 30 puanla beraber Yaz Okuma Şenliği toplam puanım 175.

Bu yarıda okuduğum kitaplar aşağıda, ilk yarı raporumda da 2015 yazının diğer kitaplarını bulabilirsiniz.


19. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplam 60 puan): Aynı yazardan üç kitap. (Kitaplar aynı seriye ait olabilir).


- Paulo Coelho'dan üç kitap okumayı tercih ettim. Uzun zamandır okunmayı bekliyorlardı. Bu üç kitap içinden en beğendiğim Hac, en az beni kendine bağlayan ise Zahir oldu.


316 sayfa
261 sayfa
223 sayfa

22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.

Hikaye kitapları:

- Eldivenler, hikayeler / Murathan Mungan

159 sayfa



3 Eylül 2015 Perşembe

Kitaplar ağaçlardan gelir, ağaçlar kitaplardan...

Arjantin'deki çocuk kitapları basan bir yayınevinden "Ağaçlar da, çocuklar da kitaplarla büyüsün." diye bir kampanya: Tamamen dönüştürülebilir malzemelerden yapılmış ve sayfalarına tohum gizlenmiş kitapları çocuklar okuduktan sonra toprağa "ekiyorlar."


Hayatlarını kurtarmak için en tehlikeli yollara yönelmek zorunda bırakılan, yaşadıkları şartlar düşünülmeden "kaçak" diye yaftalanan, sonra da gözlerimizin önünde hayatlarını kaybeden çocuklar keşke bu ağaçlar gibi yeşerip serpilip büyüyebilseler...

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Başucumda kitap #1 - Yaz okuma şenliği 2015 ilk yarı durum raporu



Uzun zamandır dışarıdan takip ettiğim ama bir türlü katılamadığım okuma şenliklerine bu yaz katıldığım için çok mutluyum. Yurtdışında olduğum ve Türkiye'ye tatil için döneceğimden kitap listemi en baştan belirlememiştim. Türkiye'ye döndüğümde de gördüm ki kütüphanemde okunmayı bekleyen çok fazla kitap var. Benim gibi kararsız birinin tek seferde karar vermesi ne yazık ki çok zor.  Ben de gözüme takıldıkça elime alıyor ve okuyorum. Şenlik temalarından birine uygunsa tabii ki daha da mutlu oluyorum. Aşağıdaki listede şenliğin ilk yarısında okuduğum kitaplar ve kategorileri var. Bazıları hakkında yorumlarımı Goodreads hesabımda bulabilirsiniz. Bütün kategorilere ise Pinuccia'nın Kitapları'ndan erişebilirsiniz.

21 Haziran - 8 Ağustos arasında toplam 8 kitap,  1558 sayfa okudum. (80+15=95 puan)

4. Kategori (10 puan): Müzik temalı bir kitap (Bir müzisyenin hayatı veya ana karakterlerden birinin müzisyen olduğu veya konusunun özünde müzik olan veya isminde müziği çağrıştıran bir kelime geçen bir kitap).

Şans Müziği/Paul Auster: 225 sayfa

7. Kategori (10 puan): 1940'tan önce yazılmış, Türk edebiyatından bir kitap.

İçimizdeki Şeytan/Sabahattin Ali: 268 sayfa

(Tecrübeli şenlik katılımcılarına bir sorum var: 1940 yılında ilk basımı olan bir kitap İçimizdeki Şeytan. Bu kategoride sayabilir miyiz?)

9. Kategori (10 puan): Herkesin tüm kitaplarını okumasını gönlünüzden geçirdiğiniz bir yazardan/şairden bir kitap. (Bu vesileyle kitabı ikinci kez okusanız da olur).

Kar/Orhan Pamuk: 428 sayfa

10. Kategori (10 puan): Bir iki kitabını okuyup külliyatını okumayı gönlünüzden geçirdiğiniz bir yazardan bir kitap.

Benim Hüzünlü Orospularım/Gabriel Garcia Marquez: 95 sayfa

11. Kategori (10 puan): Bir öykü kitabı.

Lüzumsuz Adam/Sait Faik Abasıyanık: 108 sayfa

16. Kategori (10 puan): Polisiye/gerilim/korku türünde bir kitap.

Dörtlerin İmzası Sherlock Holmes/Arthur Conan Doyle: 150 sayfa

20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.

- İçindeyim/Barış Çağrı Genç: 136 sayfa

22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap..

Hikaye kitapları:

- Kumpanya/Sait Faik Abasıyanık: 148 sayfa


8 Temmuz 2015 Çarşamba

Birine mektup yazabilmek... - Nasıl yazıyorum? #27



"...Birine fikirlerinizi aktarabildiğinizi hissetmek, masanıza oturup kalemi elinize almak, düşüncelerinizi kelimelere dökmek gerçekten muhteşem!" demiş  Haruki Murakami. Pinterest'te Little Girl Designs'in mektup yazmaya başlangıç için konu önerilerine denk gelince yaz için yazma projeleri arayanlara güzel bir öneri olacağını düşündüm. Mektup yazacağınız kişiyi bulduktan sonra aslında ne yazacağınıza karar vermek zor olmasa gerek. Yine de size birkaç fikir:

1. Cesaret verici bir mektup,

2. Kendi amaçlarınızdan bahseden bir mektup,

3. Gününüzden, projelerinizden bahseden bir mektup,

4. En son gezdiğiniz şehirden, müzeden, sergiden ve size hissettirdiklerinden bahseden bir mektup,

5. ya da hepsinden az az bahseden bir mektup...

Little Girl Designs mektubunuza fotoğraf, kartpostal, kağıttan objeler, karalama, resim ya da şiir ekleyebileceğinizden de bahsetmiş. Bence çok güzel fikirler.

Ben en son İngilizce öğrenirken mektup arkadaşıma mektup yazmıştım sanırım. Siz en son kime mektup yazdınız?

Yaz ve tatile özel başka bir yazma projesi için, daha önce bahsettiğim bu kartpostal projesine de göz atmayı unutmayın.




30 Haziran 2015 Salı

Rahat zamanlar...

Herkese selamlar,

Uzun zamandır yazmadım, yazacağım dememe rağmen. Kusuruma bakmayın. Instagramdan duyurdugum gibi, tezimi teslim ettim. Raporlar, savunma, düzeltmeler derken önümde daha çok uzun bir yol var, ancak  önemli bir aşamayı atlattım.

Kaynak: Jill Shalvis
Tezimi yazarken en çok özlediğim şey kitap okumaktı. Okuyordum ama bir yandan da vicdan azabı çekiyordum o sırada tezime vakit ayırmadığım için. Aynı şey filmler için de geçerli. Vicdan azabına gerek yok artık. Okuduklarımı, okuyacaklarımı ya da okumak istediklerimi Goodreads'den listelemeye başladım. Bu arada Yaz okuma şenliğine de katılıyorum. Yanımda Türkçe kitap az olduğu ve ben yeni ve eski Türkçe eserlere vakit ayırmak istediğim için tam olarak listemi yapmadım, ama yakında şekillenir.

Yazma projeleri de devam ediyor tabii ki. İki makale projem var. Bir arkadaşımla beraber Ağustos'tan itibaren Belcher'in Write Your Journal Article in 12 Weeks kitabından faydalanarak makale yazmaya karar verdik. Ben o zamana kadar yazmaya ve çalışmaya devam edeceğim. Bir yandan da henüz stresten kurtulmuş değilim, sık sık "tezimin şurası olmadı", "burası da hatalı" gibi düşüncelere kapılıyor, endişeleniyor, sıkıntı yaşıyorum. "Mükemmel iyinin en büyük düşmanıdır." demişti bir keresinde hocam. Kendime hatırlatmaya çalışıyorum ama nafile. Tavsiyeleriniz varsa bu konuda dinlemek isterim.

Yazma tavsiyelerine elimden geldiğince devam edeceğim. Umarım yaz geldiği için sizin de yazmaya daha fazla vakti olur. Günün sözü de bunu size hatırlatıcı olsun:

"Bir yazar hiç bir zaman tatil yapmaz. Bir yazarın yaşamı ya yazmak, ya da yazmak hakkında düşünmekle geçer."

- Eugene Ionesco

Herkese iyi haftalar!




6 Nisan 2015 Pazartesi

Kalem, kağıt ve not alma - Nasıl yazıyorum? #26


Yeni keşfettiğim ve kağıt, kalemle haşır neşir olan, not almayı seven ya da not almak zorunda olan herkese yol gösterebilecek bir siteden bahsedeceğim bugün: Think Clearly Kağıt ve kalemle not alma; okunabilir yazma; renkleri, şekilleri ve sayfa düzenini doğru ve verimli kullanmanın inceliklerini bulabileceğiniz (İngilizce) 10 modüllük dersi kaçırmayın. Çok zamanınızı almayacak ve mutlaka faydalı ipuçları verecek. Teknolojiden vazgeçemeyenler için ise Ipad kullanımıyla ilgili bir ders de var.

Herkese iyi haftalar!


30 Mart 2015 Pazartesi

Çocukları yazma sürecine dahil etmek - Nasıl yazıyorum? #25


The Professor is In'den Karen L. Kelsky, bundan yaklaşık 10 gün önce Facebook sayfasında ebeveyn yazarlar için bir çağrı yaptı ve kendinin de çocukları ile beraber nasıl yazdığını gösteren fotoğraflarını paylaştı. Benim çocuğum yok, ama birçok arkadaşım doktoralarına devam ederken çocuk sahibi oldu. Günlük aile/kişisel hayatları ile akademik kariyerleri arasındaki dengeyi bulmakta güçlük çektiklerini biliyorum. Tabii ki bu denge bütün yazarlar için bulunması ve sürdürülmesi zor bir denge. Peki bu dengeyi bulan ve koruyabilen yazarların stratejileri neler?

Ben bu konuda yine The Professor is In'de konuk yazar Katherine Vukadin'ın deneyimlerini sizinle paylaşmak istedim. Vukadin bir hukuk profesörü ve çalışma arkadaşlarından biri beraber kitap yazmayı teklif edince reddedemiyor, ama üç çocuğu ile nasıl hedeflerine ulaşacağı konusunda da başta emin olamıyor. Vukadin'ın tavsiyeleri arasında çocuklarının meşgul olduğu oyun, kamp, okul zamanlarının hepsini yazmaya ayırmak var öncelikle. Bunun dışında başka zamanlar da yaratmış Vukadin. Mesela çocuklarının pazar akşamları babalarıyla sinemaya gitmelerini sağlamış ve bunu bir aile geleneği haline getirmişler. Onlar sinemadayken o da kitabını yazmış. Çocuklarının büyük bir zaman dilimini evde geçirdikleri yaz süresince de Vukadin, çocuklarına "rüşvet" vermiş, onları tatlılıkla da olsa kandırmış ya da onlara yalvarmış ve sonuç olarak kitabını zamanında bitirmiş. Kitabı ve yazma süreci aslında hiç beklemediği bir etki de yaratmış: Özellikle büyük oğlu kitabını sahiplenmiş ve onunla gurur duymuş, hatta kendisinin de ileride bir kitap yazabileceğini söylüyormuş. Bence bu anlamda kullandığı taktikler bir şekilde çocuklarının kitap projesini sahiplenmesini ve dolaylı da olsa katkıda bulunmalarını sağlamış ve sonuç iki taraf için de tatmin edici olmuş.

Blog yazarları arasında da çocuğu dünyaya geldikten sonra dengeyi bulmakta güçlük çektiğinden bahseden, hatta yazmaya ara verenleri sıklıkla görüyorum ve okuyorum. Aynı şey, nedeni ne olursa olsun, kişisel ve profesyonel hayat dengesi bulmakta güçlük çekenler için de geçerli. Ama başkalarının deneyimleri gösteriyor ki yazmak isterseniz gayet yaratıcı çözümler bulabilir ve hedefinize ulaşabilirsiniz.

Herkese iyi haftalar!

20 Mart 2015 Cuma

1/3 - Nasıl yazıyorum? #24



Daha önce iyi bir giriş ve sonucun nasıl olması gerektiğiyle ilgili bir yazı yazmıştım hatırlarsınız. Kurgu yazarları için araştırmalarım devam etmekte. Şimdiye kadar en ilgimi çeken tavsiyelerden birini paylaşacağım bugün. Tavsiye Michael Moorcock'tan: Romanınızın (hikayeniz de olabilir bu) ilk üçte birlik kısmında karakterlerinizi ve konunuzun ana hatlarını okuyucuya tanıtmalısınız diyor Moorcock. Bunu izleyen üçte birlik kısımda karakterleri ve temaları geliştirecek, son üçte birlik kısımda da akılda kalan sorulara cevap vereceksiniz.

The Guardian'ın derlediği diğer Michael Moorcock yazma tavsiyeleri ise burada.

Herkese iyi haftasonları!


2 Mart 2015 Pazartesi

Bir defter hikayesi #6 - Yazı motivasyon defteri


Zinciri kırmamanın önemini bu aralar daha da iyi anlıyorum. Ara verince blog yazılarına, hem yazmak için zaman, hem de yazacak konu bulmak zorlaşıyormuş gerçekten. Üstelik bu aralar bütün zamanımı da teze ayırdığım ve normal çalışma kapasitemin de çok üstüne çıktığım için daha da zorlaştı hem blogları takip etmek, hem de içerik üretmek. Umarım yine haftalık yazı düzenine geri dönebilirim.


Siz büyük bir ihtimalle giriş ve sonuçlarla ilgili bir yazı bekliyordunuz, ama sizden geri dönüşler beklentilerinizin yüksek olduğu hissini uyandırdı bende. Özellikle edebi yazılar için bir süre daha araştırmak zorunda hissettim kendimi. O yüzden bir defter hikayesi ile devam edelim.

Bu defteri Mürekkep Faresi'nin çekilişinde kazanmış ve bir teşekkür yazısıyla daha önce paylaşmıştım. Uzun süre bu güzel defteri nasıl hakkıyla kullanabileceğim konusunda tereddüt ettim. Sonuç olarak sizinle de arada bir paylaştığım yazmakla ilgili sözleri bu defterde toplamaya karar verdim.


Spiralli oluşu ve küçük boyutuyla masa takvimleri gibi dik durabiliyor, ben de hemen bilgisayarımın yanında tutuyorum. Lenwa markalı 7.5 x 10.5 cm boyutlu bir defter. Çizgili 116 sayfası var. Islak mürekkep ve dolmakalemler için pek kullanışlı değil, ilk resimden de görebileceğiniz gibi sayfa arkasında kanama yaptı, başka kalemlerle de gölgeleme yapıyor. Karton kapağında Van Gogh'un Garden with Flowers tablosu var. Bence defterin tek eksiği, yanınızda taşımak isterseniz çanta içinde açılmasını önleyecek bir lastiğinin olmayışı. Ama benim kullandığım şekliyle göz ardı edilebilecek bir eksik.

"Güzel defterlerim var, kıyıp da kullanamıyorum. Ne yazabilirim?" diye düşünenlere umarım bir fikir vermişimdir. Siz böyle bir defteri nasıl kullanırdınız?

Herkese iyi haftalar!



18 Şubat 2015 Çarşamba

Giriş ve Sonuç: Adım 1 - Nasıl yazıyorum? #23


(Yeniden) başlangıç yazısından sonra, yazma stratejilerinden konuşmaya devam edelim: Yazılarımızı giriş, gelişme ve sonuç olarak üç bölümde yazmamız gerektiğini sanırım herkes kompozisyon derslerinden hatırlıyor. Bu kadar üzerinde durulmasının nedeni ise, bir yazının okunurluğunun bu iki bölüme bağlı olmasından. Bir yazı, giriş bölümü okuru ne kadar iyi yönlendirebilir ve yazının kapsamını  ne kadar iyi belirlerse; sonuç bölümü de anlatılmak istenileni ne kadar iyi özetleyebilirse aslında vermek istediği mesajı verebilir.  Peki iyi bir giriş ve sonuç nasıl yazılır?

Bu konuyu uzun uzadıya ele almak gerekiyor, bu yüzden de birkaç yazıda yazmak en iyisi olacak diye düşündüm. Üstelik bu şekilde, adım adım bir kontrol listenizde olacak elinizde. Bunları ben sistematik olarak yapıyor ve çok iyi yazılar yazıyorum diye bir şey aklınıza gelmesin. Ben de sizinle beraber bazı şeyleri hatırlıyor, bazılarını da öğreniyorum.  

Adım 1: İyi bir giriş ve sonuç en son yazılır. Evet doğru duydunuz. Ben yazı yazarken önce ana fikri belirleyip sonra gelişmeyi, ardından sonuç bölümünü, en son da giriş bölümünü yazıyorum. 

Neden? Çünkü, ana fikre ilk önce karar vermiş olsam bile yazım sürecinde fikrimin değişebileceğini, elimdeki farklı düşüncelerin/kanıtların birbirleriyle bağlantılarının yazma sürecinde başka yerlere varabileceğini biliyorum. Bu nedenle önce gelişme bölümünü yazıyorum ve ana fikrin mantık çerçevesinde ilerlemesini sağlıyorum. Bundan sonra sonucu yazıyorum gelişme bölümünün bir özeti ve genel çerçevede tartışması şeklinde. En son olarak da girişi yazıyorum. Ondan sonra neler geleceğini bilmek hem yeterli genel bilgiyi vermemi sağlıyor, hem de gelişme ve sonuç kısmında cevap verdiğim soruların ne olduğunu biliyorum. Giriş kısmında da bu soruları soruyorum. 

Bundan sonra iki bölüm daha olacak: İlkinde sonuç bölümünün detaylarını, ikincisinde de giriş bölümünde neler olmalı üzerinde duracağım. 

Herkese iyi haftalar!





16 Şubat 2015 Pazartesi

Yazıperver ve Kitapların evi

Bir aylık bir aradan sonra tekrar merhaba,

Öncelikle, bugün fotoğraf yok. İçimizi karartanlara inat dimdik, ama simsiyahsız bugün.

#kadınkatliamıvar
Bir önceki yazıma yorum bırakan herkese teşekkür ederim. Henüz doktor olmadım, olmama da daha çok var. Ama önemli bir ilerleme kaydettim tezimde. Her şey yolunda. Bir kaç ay daha %100 kapasiteyle çalışmak gerekecek, ama burayı da ihmal etmeyeceğim.

Blog adresim değişti, bloga bağlı bütün sosyal medya hesaplarında da değişikliğe gittim. Bunun nedeni önceki blog ismimde bir firmanın isminin geçiyor oluşu ve kendilerinin değişiklik yapmam için yaptıkları bir uyarı. Bilmiyordum bu isimde bir firma olduğunu açıkçası, bilseydim yapılan işe saygıdan ötürü kesinlikle böyle bir isim seçmezdim. Zaten herhangi bir firmayla anılmak da istemem.

Umarım yeni isim ve adres 2. yılında bloga uğur getirir. İlk başlarda birkaç sorun, tökezleme mutlaka yaşanacak, ama bir süre içinde onlar da rayına girecek diye ümit ediyorum. Yazıların hepsi yeni adreste mevcut ama yazılar içindeki bloga verdiğim bağlantılar ne yazık ki çalışmıyor. Bunları da yavaş yavaş yenileyeceğim. En üzüldüğüm şey ise o değerli yorumlarınızın silinmiş olması :(

Sizden ricam, beni izlediğiniz bloglar listesine aldıysanız URL adresini www.yaziperver.blogspot.com olarak değiştirmeniz :)

Yeni isimli blogun ilk yazısı da bir fotoğraf projesi üzerine olsun. Fotoğrafçı Franck Bohbot'un devam eden projesi House of Books'la. Bohbot, şimdilik Boston, Paris ve Roma kütüphanelerini fotoğraflamış, başka şehirler de fotoğrafladıkça internet sitesinde yer alacak. Hepsi birbirinden güzel, ferah ve iç acıcı bu kütüphaneleri görüp, bir de Türkiye'deki kütüphaneleri düşününce insanın içi sıkılmıyor değil. Tarihi arşivlerimizin yerlerinden edilip köhne bodrum katlarında çürümeye bırakılmadığı, kütüphane binalarımızın yanmadığı, elde kalan birkaç tarihi binanın da otel yapmak için gözü dönmüş müteahhitler tarafından hedef haline getirilmediği bir ülke dileğiyle...

13 Ocak 2015 Salı

Blog yıl dönümü ve bana biraz müsaade...

Bugün her zamankinden farklı bir yazı olacak, çünkü bugün blogu yazmaya başlamamın birinci yıl dönümü. Geçen yıl bugün ilk yazımı paylaştım blogda. Şimdi takkeyi önümüze koyup bir düşünme, değerlendirme zamanı: Bu bir yıl boyunca Defter'e neler yazıldı? Kim, ne okudu?


Blogda bir yıl boyunca 131 yazı yazmışım, siz de 16200 defadan fazla ziyaret etmişsiniz bu adresi. Bütün sosyal ağları toplarsak yaklaşık 350 kadar takipçisi var blogun, bunların ezici çoğunluğu Instagram üzerinden takip ediyor. Bu blog sayesinde, başka türlü belki de yollarımızın kesişmeyeceği, genç, yaşlı, öğrenci, emekli, sanatçı, öğretmen, avukat, doktor ve daha aklıma gelmeyen her türlü meslekten ve dünyanın dört bir yanından okur ve yazarla tanıştım. Yalnız olmadığımı bilmek ve takip edilmek hem tatmin edici, hem de motive edici. Düzenli okuyan, blogu bir kere de olsa ziyaret eden, arada bir yorum yapan herkese çok teşekkürler. İyi ki varsınız.


Her ne kadar bir deftere yazılabilecek her şeyi burada paylaşmaya çalışsam da, siz en çok defter hikayelerini ve yazma rutinini merak etmiş ve okumuşsunuz. En çok okunan beş yazının üçü defter hikayeleri, ikisi de yazma rutini üzerine:

1. Yeni ay, yeni alışkanlıklar - Yazma rutini oluşturmaya var mısınız?
2. Bir defter hikayesi #1 - Scripta defter ve Cornell not alma metodu
3. Bir defter hikayesi #3 - 2015 ajandam
4. Neden yazıyorsunuz? - Yazma rutini/2 adım #1
5. Bir defter hikayesi #2 - Tarif defteri 

Bu arada, çok yemek yaptım, yeni yeni tarifler denedim, ama çok az paylaştım. Bir çok yer gezdim ama seyahatname yazılarını yazmayı hep ihmal ettim. Yapışkan notlar ve ajanda, kafam ülke ve dünya gündemiyle dolu da olsa çok sık yer almadı blogda. Bunlar da ileride geliştirilmesi gereken alanlar...


Bu blog sayesinde çok ilerleme kaydettim, çok şey öğrendim. İki kere yazma rutini programını uyguladım. İki kere "yazma kampı"na katıldım. Sayesinde moral buldum, bu yıl sonunda tezimi bitirmeyi amaçlıyorum. 2015 benim "Doktor" olduğum yıl olacak ve bunda bu blogun ve takipçilerinin katkıları yadsınamaz. Ancak sizden bir süre de olsa müsaade isteyeceğim. En azından bir ay kadar sadece tezime odaklanmak istiyorum. Bu bir ay tezimi zamanında tamamlayabilmem icin gerçekten önemli. Ondan sonra yine aynı ritimde, hatta daha sık yazmaya devam etmek istiyorum.


Bu bir ay boyunca sorularınız, tavsiyeleriniz, destekleriniz için ise blog hep burada. Yorum bırakın, email yollayın, sosyal medyadan iletişime geçin. Elimden geldiğince cevap vermeye çalışacağım.

Şimdilik sağlıcakla kalın. Herkese tekrar teşekkürler.


6 Ocak 2015 Salı

Bir defter hikayesi #5 - Papier Tigre Not Defterleri

Dün Berkin Elvan'ın doğum günü olduğu için haftalık blog yazısını bir gün gecikme ile yazıyorum. Size bugün geçen yıl aldığım üçlü bir not defteri setinden bahsedeceğim. Kaliteli kağıdı ve rahat taşınabilir boyutuyla kısa sürede çok sevdiklerim arasına girdi. Siz de zaten bir çok kez fotoğraflarını blogda gördünüz.


Can sıkıntısıyla girdiğim sinemanın mağazasında bu Papier Tigre defterleri görünce dayanamadım, özellikle grafik desenleriyle beni cezbettiler. Benim elimdeki desen Papier Tigre markasının MK2 sinemaları ile işbirliği ürünü. Defterler Fransa üretimi. Set; bir çizgili, bir kareli ve bir çizgisiz not defterinden oluşuyor ve metal klipsle birbirine tutturulmuş halde geliyor. Defterlerin her biri 48 sayfa ve A6 boyutunda.


Geri dönüştürülmüş kağıttan yapılmış olmaları da yine beğendiğim özelliklerinden. Üstelik dolmakalemle yazmaya da uygun. Ne kırçıllanma yapıyor, ne de sayfa arkasında gölgelenme ya da kanama. Defter kağıtlarının hepsi farklı renklerde. Çizgili olan bej, kareli gri ve çizgisiz olan beyaz.


Ben şu anda sadece kareli olanı yazma günlüğüm olarak kullanıyorum ve yazma seanslarımın başlangıç ve bitişlerini, o gün ne üzerinde çalıştığımı, kaç kelime yazdığımı, hangi zorluklarla karşılaştığım, bu sorunları nasıl çözdüğüm ya da çözebileceğim gibi detayları not ediyorum. Diğer defterler de mutlaka kendilerine uygun bir işlev bulacak yakında. Hatta bittikçe yenilerini de edineceğim.