18 Şubat 2015 Çarşamba

Giriş ve Sonuç: Adım 1 - Nasıl yazıyorum? #23


(Yeniden) başlangıç yazısından sonra, yazma stratejilerinden konuşmaya devam edelim: Yazılarımızı giriş, gelişme ve sonuç olarak üç bölümde yazmamız gerektiğini sanırım herkes kompozisyon derslerinden hatırlıyor. Bu kadar üzerinde durulmasının nedeni ise, bir yazının okunurluğunun bu iki bölüme bağlı olmasından. Bir yazı, giriş bölümü okuru ne kadar iyi yönlendirebilir ve yazının kapsamını  ne kadar iyi belirlerse; sonuç bölümü de anlatılmak istenileni ne kadar iyi özetleyebilirse aslında vermek istediği mesajı verebilir.  Peki iyi bir giriş ve sonuç nasıl yazılır?

Bu konuyu uzun uzadıya ele almak gerekiyor, bu yüzden de birkaç yazıda yazmak en iyisi olacak diye düşündüm. Üstelik bu şekilde, adım adım bir kontrol listenizde olacak elinizde. Bunları ben sistematik olarak yapıyor ve çok iyi yazılar yazıyorum diye bir şey aklınıza gelmesin. Ben de sizinle beraber bazı şeyleri hatırlıyor, bazılarını da öğreniyorum.  

Adım 1: İyi bir giriş ve sonuç en son yazılır. Evet doğru duydunuz. Ben yazı yazarken önce ana fikri belirleyip sonra gelişmeyi, ardından sonuç bölümünü, en son da giriş bölümünü yazıyorum. 

Neden? Çünkü, ana fikre ilk önce karar vermiş olsam bile yazım sürecinde fikrimin değişebileceğini, elimdeki farklı düşüncelerin/kanıtların birbirleriyle bağlantılarının yazma sürecinde başka yerlere varabileceğini biliyorum. Bu nedenle önce gelişme bölümünü yazıyorum ve ana fikrin mantık çerçevesinde ilerlemesini sağlıyorum. Bundan sonra sonucu yazıyorum gelişme bölümünün bir özeti ve genel çerçevede tartışması şeklinde. En son olarak da girişi yazıyorum. Ondan sonra neler geleceğini bilmek hem yeterli genel bilgiyi vermemi sağlıyor, hem de gelişme ve sonuç kısmında cevap verdiğim soruların ne olduğunu biliyorum. Giriş kısmında da bu soruları soruyorum. 

Bundan sonra iki bölüm daha olacak: İlkinde sonuç bölümünün detaylarını, ikincisinde de giriş bölümünde neler olmalı üzerinde duracağım. 

Herkese iyi haftalar!





16 Şubat 2015 Pazartesi

Yazıperver ve Kitapların evi

Bir aylık bir aradan sonra tekrar merhaba,

Öncelikle, bugün fotoğraf yok. İçimizi karartanlara inat dimdik, ama simsiyahsız bugün.

#kadınkatliamıvar
Bir önceki yazıma yorum bırakan herkese teşekkür ederim. Henüz doktor olmadım, olmama da daha çok var. Ama önemli bir ilerleme kaydettim tezimde. Her şey yolunda. Bir kaç ay daha %100 kapasiteyle çalışmak gerekecek, ama burayı da ihmal etmeyeceğim.

Blog adresim değişti, bloga bağlı bütün sosyal medya hesaplarında da değişikliğe gittim. Bunun nedeni önceki blog ismimde bir firmanın isminin geçiyor oluşu ve kendilerinin değişiklik yapmam için yaptıkları bir uyarı. Bilmiyordum bu isimde bir firma olduğunu açıkçası, bilseydim yapılan işe saygıdan ötürü kesinlikle böyle bir isim seçmezdim. Zaten herhangi bir firmayla anılmak da istemem.

Umarım yeni isim ve adres 2. yılında bloga uğur getirir. İlk başlarda birkaç sorun, tökezleme mutlaka yaşanacak, ama bir süre içinde onlar da rayına girecek diye ümit ediyorum. Yazıların hepsi yeni adreste mevcut ama yazılar içindeki bloga verdiğim bağlantılar ne yazık ki çalışmıyor. Bunları da yavaş yavaş yenileyeceğim. En üzüldüğüm şey ise o değerli yorumlarınızın silinmiş olması :(

Sizden ricam, beni izlediğiniz bloglar listesine aldıysanız URL adresini www.yaziperver.blogspot.com olarak değiştirmeniz :)

Yeni isimli blogun ilk yazısı da bir fotoğraf projesi üzerine olsun. Fotoğrafçı Franck Bohbot'un devam eden projesi House of Books'la. Bohbot, şimdilik Boston, Paris ve Roma kütüphanelerini fotoğraflamış, başka şehirler de fotoğrafladıkça internet sitesinde yer alacak. Hepsi birbirinden güzel, ferah ve iç acıcı bu kütüphaneleri görüp, bir de Türkiye'deki kütüphaneleri düşününce insanın içi sıkılmıyor değil. Tarihi arşivlerimizin yerlerinden edilip köhne bodrum katlarında çürümeye bırakılmadığı, kütüphane binalarımızın yanmadığı, elde kalan birkaç tarihi binanın da otel yapmak için gözü dönmüş müteahhitler tarafından hedef haline getirilmediği bir ülke dileğiyle...