12 Haziran 2014 Perşembe

Paris Tarım Fuarı - Yerli malı bayramlarından toprağa ve üreticiye saygıya...

(Ön not: Uzun zamandır taslak olarak bekliyordu bu yazı. Ülke gündemi çok başka konularla allak bullak olmuşken bu nerden çıktı demeyin. Dediğim gibi uzun süredir yazılacaklar listesindeydi, kısmet bugüneymiş.)


İlkokuldaki yerli malı haftalarını hatırlar mısınız? Hani herkesin evden kuru yemiş, meyve, vs. getirdiği, Chiquita muz getirenlerin ayıplandığı, sıraların birleştirilip kocaman masaların kurulduğu, yerli üretim ve tüketimin kutlandığı yerli malı bayramlarını. 2 Mart'ta kendimi o yerli malı bayramlarının Fransız versiyonundaymış gibi hissettim.

Bizi bilenler yeme içme sevgimizi de bilirler. Hatta evimizin Fransız sakini bu sevgiyi geliştirmeye de adamıştır kendisini. Özellikle içki konusunda nerede bir tadım, nerede bir yarışma, salon, fuar var, kendisinden sorulur. Bütün şarap salonlarının tarihleri itinayla takip edilir, bunun eğitimi alınır, amatör jürilerine katılınır. Salonlara, fuarlara fazladan fazladan davetiyemiz bulunur, ben de bu fırsatı hiç kaçırmam. 2 Mart Paris Tarım Fuarı'nın son günüydü ve biz yine bu fırsatı kaçırmadık. :)

Ben ilk defa gittim Tarım fuarına. Şimdiye kadar gitmek gibi bir isteğim olmamıştı açıkçası. Tarım fuarı aklımda televizyonda gördüğüm şekliyle yani Cumhurbaşkanı ve bakanların civciv ve ineklerin arasında verdikleri pozlarıyla yer etmişti. Bu sefer yok muydu hayvan, börtü böcek? Tabii ki vardı ama biz hayvanların olduğu kısmı çocuklara ve ailelerine bıraktık. Bölgesel ürünlerinin tanıtıldığı bölümde zaman geçirdik.



Fuarın yöresel ürünlerin tanıtıldığı ilk katına girişimizle beraber burnumuza farklı farklı kokular gelmeye başlamıştı bile. Fuar alanını bölgelere ayırmışlar. Orta kısımda daha çok tanıtım yapan firmaların standları çevresinde ise yine bölgelere özgü tadları tanıyabileceğiniz restaurantlar vardı. Bir kaç tatmak istediğimiz konyak, rom vardı, onun dışında da plan yapmamıştık. Öyle olunca fuara daldık ki dalış o dalış. İlk kat daha çok Fransız ürünlerine ayrılmış, bir üst katı da yabancı ürünlere.

Tek tek ne vardı, ne yoktu söylemem çok zor. Sadece bildiğimiz Fransa merkez topraklarının değil, deniz aşırı topraklarının da ürünleri vardı, eski Fransız kolonilerinin de. Komşu ülkelerin ve Fransa'da yaşayan yabancıların da mutfaklarına yer verilmişti. Türkiye tahmin edebileceğiniz gibi yine dönerle oradaydı. Ürünlerle ilgili David Lebovitz kapsamlı bir yazı yazmış, hatta ürünlerin çoğunu tek tek fotoğraflamış. Benim ilgimi çeken daha çok tavır, duruş ve ürünlere ve toprağa duyulan saygı oldu.



Bütün üreticiler standlarında yaptıkları işten zevk aldıkları her hallerinden belli bir şekilde bekliyordu. Yaklaşan herkesi ürünlerini denemeye, tatmaya davet ediyor, bıkmadan usanmadan her ürünü tek tek anlatıyorlardı. Anne babalarının yanlarında getirdiği çocukların halleri gözümün önünden gitmiyor. Her yeni tada şaşırıyorlar, koklayarak, dokunarak deneyimliyorlar ve doğal ürünlerin ne olduğunu, nasıl yapıldığını, en önemlisi de emeğin ne kadar değerli bir şey olduğunun farkına varıyorlardı.



Üstelik tam bir şenlik havası hakimdi salonda. Şarkı söyleyenler, dans edenler mi ararsınız, salonun dört bir köşesinde kurulmuş yöresel tatları sunan restauranlarda kadeh tokuşturanlar mı? Yine bölgesel ürünlerle ilgili yarışmalar hem çocukları, hem de yetişkinleri bilgilendirmek için hazırlanmıştı. Bir çok kişi küçük hediyelerle döndü evlerine. Bol kahkahalı, tadımlı, bilgili bir gün oldu bizim için de.

Peki ben bu kadar şeyi size niye anlattım? Eve dönüş yolunda bizim ülkemizin, üreticimizin, ürünlerimizin boynu bükük halleri aklıma geldi. Uzun uzun iç geçirdim. Umarım bir gün gelir de biz de tarımın ve üreticinin içtenlikle kutlandığı, sevildiği, sayıldığı fuarlara sahip oluruz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder